‘Kalbinle namaza teveccüh et’

İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namaz kılmaya başlayınca huşû içinde ol ve kalbinle namaza teveccüh et. Zira Allah-u Teâlâ, ‘Onlar namazlarında huşû içindedirler’ buyurmuştur”

Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden iki kişi namaza durur. Her ikisinin de rükû ve secdesi aynıdır. Ama namazları yerden göğe birbirinden farklıdır.” (Bihar, 84/249/41).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namaza kalktığın zaman şöyle de: Allah’ım! Ben Muhammed’i (s.a.a) hacetime vasıta kıldım. Onunla Sana yöneldim. O halde, onun hürmetine beni dünya ve ahirette kendi nezdinde değerli kıl ve beni dergâhına yakınlaşmış kimselerden kıl. Onun yüzüsuyu hürmetine namazımı kabul buyur ve onun hürmetine günahımı bağışla. Onun yüzüsuyu hürmetine duama icabet et. Sen, bağışlayıcı ve merhamet edicisin.” (el-Kafi, 3/309/3).
Namazın zâhirî ve bâtınî birçok adabı vardır ki namazın tamam oluşunda ve kemalinde etkisi vardır.
Kur’an’da şöyle buyurulur: “Mü’minler saadete ermişlerdir. Onlar namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minun suresi, 1, 2).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Kumeyl! Namaz kılman, oruç tutman ve sadaka vermen önemli değildir. Önemli olan namazın temiz kalple Allah nezdinde beğenilmiş bir amel olarak ve gerçek huşû içinde kılınmasıdır.” (Beşaret’ul-Mustafa, 28).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namaz kılmaya başlayınca huşû içinde ol ve kalbinle namaza teveccüh et. Zira Allah-u Teâlâ, ‘Onlar namazlarında huşû içindedirler’ buyurmuştur.” (el-Kafi, 3/300/3).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Huşû namazın süsüdür.” (Cami’ul-Ahbar, 337/947).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namazda huşû içinde olmayan kimsenin namazı namaz değildir.” (Firdevs, 5/195/7935).
Resûlullah (s.a.a), kendisine, “Huşû nedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Namazda huşû içinde olmak kulun tüm kalbiyle Rabbine yönelmesidir.” (Deail’ul İslam, 1/158).
İmam Sâdık (a.s), “Onlar namazlarında huşû içindedirler” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Huşû, namazda gözleri aşağı indirmektir.” (Mecme’ul Beyan, 7/157).
Tebersi (r.a), “Onlar namazlarında huşlû içindedirler” (Kamer, 7) ayeti hakkında şöyle demiştir: “Yani onlar namazda, huzû, tevazu ve alçak gönüllülük içindedirler. Gözlerini secde ettikleri yerden kaldırmazlar, sağa sola bakmazlar. Rivayet edildiği üzere Allah Resulü (s.a.a) namazda sakalıyla oynayan birini gördü ve şöyle buyurdu: ‘Bu adamın kalbi huşû içinde olsaydı, şüphesiz endamı ve organları da huşû içinde olurdu.’
Bu hadisin de gösterdiği gibi hem kalp huşû içinde olmalı hem de organlar… Kalbin huşû içinde olması; namaz kılan kimsenin tüm fikrini ve zihnini namaza yöneltmesi, kalbini namaz dışında her şeyden uzak kılmasıdır. Öyle ki, namazda ibadet ve Mabud dışında hiçbir şey olmamalıdır. Bedenin huşû içinde olması ise gözünü aşağı indirmesi, namaza teveccüh etmesi, o tarafa bu tarafa bakmaktan boş şeylerle ilgilenmekten sakınmasıdır.”
Bir başka rivayette şöyle geçer: “Huşû, Kur’an-ı Kerim’de yer aldığı üzere gözün huşû içinde oluşudur. Nitekim, ‘Gözleri huşû içindedir’ (Hadid, 16) ayetinde de bu yer almıştır. Kalp huşûu, Aziz ve Celil olan Allah’ın, ‘Acaba mü’minlerin, kalplerini Allah’ın zikriyle huşû içinde kılmasının vakti gelmemiş midir?” (Ta-Ha, 108) ayetinde yer almıştır. Ayrıca sesin de huşû içinde olmasıdır ki; ‘Sesler Rahman olan Allah için huşû içindedir.’ ve ‘Fısıltı dışında bir şey duyulmaz’ ayetlerinde yer almıştır. Nitekim namazda huşû bu üç anlamı da kapsar.” (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu’l-Hikmet).
OKAN EGESEL

Benzer yazılar